1

Çok Kesitli Bilgisayar Tomografi Kursuna Davet Edildik

Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği tarafından 28 Nisan 2012 tarihinde Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi Hasan Ali Yücel Konferans salonunda radyoloji teknikerlerine yönelik “Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografi” kursuna katıldık.

Çağrılı konuşmacı olarak kursa katılan dernek başkanımız Y.Ergün TOGAY “TANISAL ve GİRİŞİMSEL RADYOLOJİDE RADYASYONDAN KORUNMA” kapsamında “RADYOLOJİ LABORATUVARLARININ TASARIMI ve ZIRHLANMASI” konulu bir sunum yaptı.

 




Milyonlarca Asgeri Ücretlinin Dört Gözle Beklediği Zam

Bu hafta içinde milyonlarca asgari ücretlinin dört gözle beklediği zam pazarlığının ikinci toplantısı yapılacak. Ayrıca, memurlar, AKP’nin hazırladığı 2014 yılı bütçesine karşı ve 2014-2015 yılını kapsayan toplu sözleşmesinde yok sayılan hakları için “Satış Sözleşmesini Kabul Etmiyoruz, Bütçeden Hakkımızı İstiyoruz” diyerek 19 Aralık’ta greve çıkacak.Haberin devamını okumak için tıklayınız…




Anestezi Çalışanlarında İş Sağlığı Ve Güvenliği

Anestezi Teknisyen ve Teknikerleri Derneği, İstanbul Acıbadem Hastanesinde “Anestezi Çalışanlarında İş Sağlığı ve Güvenliği” konulu bir çalıştay düzenledi.HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TILKAYINIZ…




Anayasa Mahkemesinin Duvarına Sağlık Haktır Yazdılar

Ankaralı hekimler ve sağlık çalışanları, “Geceyi Gündüze Çevirelim” sloganıyla geldikleri Anayasa Mahkemesi önünde ellerinde mumlu fenerlerle eylem yaptı. Anayasa Mahkemesi tarafından 14 Şubat’ta görüşülen 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin iptalini isteyen sağlıkçıların bir gece önceki eyleminde Anayasa Mahkemesi’nin duvarına lazerle “Sağlık Haktır” yazıldı. Kan ağlayan adaleti temsilen siyahlar giyinmiş bir canlı heykel eylem boyunca Mahkeme önünde performans sergiledi. Mahkeme 15 Şubat’ta 663 sayılı KHK’nın bazı maddelerini iptal etti.Haberin devamını okumak için tıklayınız…




Sağlıkçılar 21 Aralıkta İş Bırakacak

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu, 21 Aralık günü bütün sağlık örgütlerinin katılımı ile Türkiye genelinde Sağlık Hakkı Meclisleri kurarak, bir günlüğüne hastanelerin acil servisleri dışında iş bırakma eylemi gerçekleştirek.Haberin devamını okumak için tıklayınız…




14 Mart’a 14 Acil Talep

14 Mart Tıp Bayramı’na giderken 14 acil talep açıklayan sağlık işkolundaki meslek örgütleri ve sendikalar, hazırladıkları eylem programına sorunları yerinde tespit etmek üzere yeni bakan Mehmet Müezzinoğlu’nu beklediklerini de duyurdu

“Yerinde tespit” açıklamaları:
“Boş senet, kölelik düzeni”
4 Mart Pazartesi
Saat: 12.30
Yer: Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi
“Günde 230 hasta bakılır mı? Dinlenmeden 36 saat çalışılır mı?”
6 Mart Çarşamba
Saat 12.30
Yer: Ankara Numune Hastanesi
“Bu yük nasıl kaldırılır?”
7 Mart Perşembe
Saat: 12.30
Yer: Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi
Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türk Hemşireler Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği ve Sağlık Hizmetleri Sınıfı Çalışanları Derneği, 14 Mart Tıp Bayramı’na giderken sağlık çalışanlarının 14 acil talebini açıkladı. TTB Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısında kurumlar adına ortak açıklamayı Türk Hemşireler Derneği Genel Başkanı Saadet Ülker yaptı.
‘Enkaz devraldınız’
Yeni Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na iyilik ve sağlık dileklerini ileterek sözlerine başlayan Ülker, Recep Akdağ’ın ardında bir enkaz bıraktığını, sağlık alanındaki tüm çalışanların bıkmış, tükenmiş, kırılmış ve örselenmiş halde olduklarını söyledi. Somut iyileştirmeler ve takvim bekledikleri bir süreçte yeni bakanın ilk olarak “küstürülmüş öğretim üyelerinin geri kazanılması”ndan söz etmesini kabul edilemez bulduklarının altını çizen Ülker, tüm sağlık çalışanlarının sabrının tükendiğini kaydetti.
“Bizler sağlıkçıyız, işimizi en iyi şekilde, insanca çalışma koşullarında yapmak, güvenceli bir gelecek istiyoruz, hakkımızı istiyoruz” diyen Ülker, 4 Mart’tan itibaren bakanın da davetli olduğu, talebin gerekçesinin bizzat gösterileceği açıklamalar yapacaklarını ve acil taleplerden en az birisine yanıt beklediklerini dile getirdi.
14 Mart’a 14 acil talep
1.Emekli sağlık çalışanı ücretleri acilen iki katına çıkarılmalıdır.
2.Sağlık çalışanları arasında dayanışma yerine rekabete yol açan, işimizi değersizleştiren ve hastaları “puan”a dönüştüren mevcut “performansa göre ücretlendirme” sisteminden ivedi olarak vazgeçilmelidir. Kamuda çalışanların ücretleri, iş güvenceli tek bir işte çalışarak insanca yaşamaya, mesleki gelişimi sürdürmeye yetecek, emekliliğe yansıyacak biçimde düzenlenmelidir.
3.Sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkını güvence altına alacak düzenlemeler ile sağlık ortamlarının şiddetten arındırılması için Türk Tabipleri Birliği tarafından hazırlanan öneri doğrultusunda Türk Ceza Kanunu’nda gerekli değişiklik yapılmalıdır.
4.Hekimleri ve sağlık çalışanlarını kamuoyu ve hastalar nezdinde küçük düşürücü tutum ve söylemlere son verilmeli; Alo 184 Sabim Hattı’nın faaliyetleri öncelikle durdurulmalı, gerçek anlamda hasta haklarını önceleyerek çalışan bir hattın kurulması sağlık çalışanlarının örgütleriyle ortak çalışma yürütülerek sağlanmalıdır.
5.Hastalara yeterli süreyi ayırabilmek başta olmak üzere işimizi nitelikli ve hizmetin gereklerine uygun yapabilmemize ilişkin mesleki tanımlama düzenlemeleri yapılmalı, kamuda ve özel sektörde hastalara yirmi dakikadan daha kısa süre içerisinde hekim randevusu verilmemelidir.
6.Birinci basamakta çalışanlar arasındaki ücret eşitsizliklerine son verilmeli; ASM, TSM, kurum hekimlikleri, SHÇEK’te çalışanların tamamı iş güvencesine kavuşturulmalıdır.
7.Özel sağlık kuruluşlarında çalışanların sözleşmelerinde sendika/meslek örgütleri taraf olarak kabul edilmeli; işten çıkarmalar Sağlık Bakanlığı ve ilgili sendika/meslek örgütünün iznine bağlı olmalıdır.
8.Sağlık alanında çalışmayı ve işyeri hekimliğini taşeronlaştıran; sağlıkçıların her düzeydeki eğitimini (işyeri hekimi, hemşire v.d.) yetkin olmayan özel sektör girişimlerine açan, sendika ve meslek örgütlerinin yetkilerini yok eden, ilgili dernekleri muhatap almayan uygulamalar ivedi olarak durdurulmalıdır.
9.Mesleki, kişisel ve ailevi yaşamı olumsuz etkileyen mecburi hizmet ve geçici görevlendirmeler başta olmak üzere çalışma yaşamındaki anti demokratik uygulamalar kaldırılmalıdır.
10.Bütün sağlık çalışanlarının nöbet ertesi izin hakkı istisnasız olarak uygulanmalı; 40 saatlik haftalık çalışma süresi, nöbetler de dahil olmak üzere 56 saati geçmemelidir. Radyasyon çalışanlarının çalışma süresi haftalık 25 saate yeniden indirilmelidir. Normal poliklinik hizmetleri için vardiyalı çalışma uygulamaları kaldırılmalıdır.
11.Kamu sağlık kurumlarında sözleşmeli, döner sermayeden sözleşmeli, vekil, taşeron işçisi adı altında her tür güvencesiz çalıştırmaya, esnek-kuralsız, fazla çalıştırma ve angaryaya son verilmeli; taşeron şirket çalışanları da içinde olmak üzere sağlık çalışanlarının tamamı devlet memuru statüsüne kavuşturulmalıdır.
12.Ülkemizde sağlık insan gücünün planlanması ilgili tarafların katılımıyla bilimsel olarak yapılmalıdır.
13.Eğitim aldığımız kurumlar ehil ellerde olmalı, mesleklerimiz dışından insanların mesleğimizin niteliği ve niceliği hakkında kararlar almasına imkan veren düzenlemelere son verilmeli, nitelikli eğitim için gerekli süre ve koşullar meslek örgütlerinin de görüşleri alınarak belirlenmelidir. Mevcut okulların öğretim elemanı, donanım v.b. eksiklikleri giderilmeli; kapasitelerinin üzerinde öğrenci alımına son verilmelidir. Tıp fakülteleri hastanelerinin ekonomik, yönetsel ve akademik özerkliği korunmalıdır.
14.Sağlığı ticarileştiren, sağlık hizmetlerini metalaştıran, eşit-ücretsiz-nitelikli sağlık hizmetinin önündeki öncelikli engel olan sağlıktaki bütün katkı-katılım payları ve ilave ücretler kaldırılmalıdır.
Sendika.Org/ Ankara

 




Sağlık Çalışanları Ankara’da Sağlıkta Özelleştirmelere Karşı “Çok Ses Tek Yürek”Mitingi Düzenledi

Sağlık çalışanları, Ankara‘da, sağlıkta özelleştirmelere karşı ”Çok Ses Tek Yürek” mitingi düzenledi.
Çeşitli sendika, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği çok sayıdasağlık çalışanı, mitinge katılmak üzere, farklı illerden sabah saatlerinden itibaren, otobüslerle Ankara‘ya geldi.

Ankara Garı’nda toplanan eylemciler, ”Sağlıkta özelleştirmeye karşı çok ses tek yürek”, ”Kadrolu iş, güvenli gelecek”, ”Sağlık haktır, satılamaz”, ”Taşerona başkaldırıyoruz”, ”Sağlıkta ticaret ölüm demektir”, ”Sağlık haktır” ve ”Sağlıkta dönüşüm yalanına hayır” yazılı pankartlar açtı.

”Esnek ve güvencesiz çalışmaya hayır”, ”Sağlıkta ticarileştirmeye sessiz kalmayacağız”, ”Performans sağlığa zararlıdır”, ”İlaç reklamı öldürür”, ”Devşirme hemşire istemiyoruz”, ”Holding değil tıp fakültesi”, ”Hekime şiddete son”, ”Doktorlar sözleşmeli, Vatandaşlar müşteri olmasın”, ”Hekim düşmanı sağlıkbakanı”, ”Ciro baskısına son” ve ”Tüccar değil hekimiz” dövizleri taşıyan sağlık çalışanları, çalışma şartlarının iyileştirilmesi taleplerini dile getiren sloganlar eşliğinde, kortejler halinde Sıhhiye Meydanı’na yürüdü.

Miting dolayısıyla geniş güvenlik önlemi alan polis, Atatürk Bulvarı, Talat Paşa Bulvarı, Mithat Paşa Caddesi ve Kazım Karabekir Caddesi ile Sıhhiye Meydanı’na çıkan yolları trafiğe kapattı. Mitingde, Ankara Emniyet Müdürlüğünde çeşitli şubelerde çalışan 2 bin 695 polis görev yaptı.

Mitinge katılan yaklaşık 20 bin kişi, Sıhhiye Meydanı’nın çevresinde oluşturulan polis noktalarında üzeri arandıktan sonra miting alanına alındı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ve Bayram Meral ile Oğuz Oyan, Sacid Yıldız ve Ali Rıza Öztürk’ün de aralarında olduğu bazı CHP milletvekilleri de mitinge katılarak sağlık çalışanlarına destek verdi.

Beyaz önlükleriyle gelerek Sıhhiye Meydanı’nı dolduran sağlık çalışanları, hükümet ve SağlıkBakanlığı aleyhine sloganlar attarken, bir grup da alana, üzerinde ”Başımız sağolsun” yazan, kartondan yapılmış tabut getirdi.

GREV ÇAĞRISI

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu, konuşmasında, sağlık alanındaki sorunları bildiklerini, halkın desteğini beklediklerini ifade etti.

Bilaloğlu, ”Halka sesleniyoruz, bize güvenin. İsteklerimiz ortak, aynı yerdeyiz. Birbirimize ihtiyacımız var, herkese sağlık, herkese güvenli gelecek istiyoruz” dedi.

Bilaloğlu, taleplerinin karşılanmaması durumunda, sağlık çalışanlarının greve gideceğini söyledi.

SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun ise sağlıkta özelleştirmeye izin vermeyeceklerini kaydetti. Yorgun, ”Özelleştirmeye, sağlık hakkının gasbına, sağlık kuruluşlarının işgaline, performans sistemine ve döner sermaye çarkına karşı isyandayız. Eşit, parasız ve ulaşılabilir sağlık hizmeti için direniş ruhunu sonuna kadar sürdüreceğiz” diye konuştu.

Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği (TRMT-DER) Derneği Başkanı Nezaket Özgür de radyoloji çalışanlarının haklarının tek tek elinden alındığını ve sağlıksız ortamlarda çalıştırıldıklarını ifade etti. Özgür, ”Tıbbi radyasyon kaynaklarıyla çalışanlar olarak, bizi bu koşullara zorlayanları, güvencesiz çalışmayı, sağlıkta ucuz emek sömürüsünü, tam gün yasasını dayatanları kınıyoruz” dedi.

Konuşmaların ardından, Hacettepe öğrencilerinden oluşan müzik grubu konser verdi.

Konserin ardından sağlık çalışanları, protesto amacıyla ellerindeki balonları hep birlikte havaya bıraktı.

Mitinge katılanlar, Ezginin Günlüğü grubunun verdiği konserin ardından dağıldı.

AA

Anahtar Kelimeler

ankaraERİŞ BİLALOĞLUNezaket Özgür sağlıksendikasivil toplum kuruluşuTTBTürk Medikal Radyoteknoloji Derneği Türk Tabipleri Birliği

 




Tam Gün Çalışmaları Tüm Sağlık Çalışanları Katılımlı Basın Açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI

18.11.2009 tarihinde bir araya gelen sağlık alanındaki Dernek, Sendika ve Meslek Örgütleri olarak aşağıdaki görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.
1-a) H1N1 (Domuz Gribi) salgını nedeni ile kamuoyunda yaşanan panik ve kargaşa ortamını sakinleştirerek ihtiyacı olanlara uygun sağlık hizmetinin ve­rilmesini kolaylaştıracak en önemli insangücü sağlık çalışanlarıdır. Bu neden­le sağlık çalışanları olarak olabildiğince serinkanlı ve bilimsel bilginin rehber­liğinde topluma güven veren bir tutum izlenmesi gerekmektedir. Bütün sağlık çalışanlarının yaklaşımının böyle olacağından endişemiz yoktur.
b) Bugün, daha önceden var olan yönetsel ve sisteme ait olumsuzlukların üze­rine eklenen salgın nedeni ile acil hizmetler tam bir kaos ortamı haline dö­nüşmüş, adeta çalışmak imkansız hale gelmiştir. Salgın yönetimindeki zafiyet­ler ve kamuoyuna verilen hatalı mesajlar nedeni ile grip olan insanlar haklı olarak soluğu acillerde almaktadır. Yaratılan panik nedeni ile bugün Türki­ye’de “en acil hastalık” grip olmuştur. Bu durum diğer birçok acil vakanın hizmete ulaşmasını engeller bir noktaya gelmiş olup, grip vakalarının polikli­niklere yönlendirilmesi tartışma ve gerginliklere yol açmaktadır.
c) Polikliniğe yönlendirilen hastalardan katkı payı istenmesi (birinci basamak­ta 2TL ve diğerlerinde 8 TL) hizmete ulaşmayı engellemekte, vakaların daha da ağırlaşarak başvurusuna zemin oluşturmaktadır.
d) Talebimiz Hükümetin/Sağlık Bakanlığı’nın sürecin yönetiminde davranı­şını gözden geçirmesinin yanı sıra aciller konusunda derhal önlem alması, katkı payı uygulamasını ise hemen sonlandırmasıdır. Salgının seyri aşı tartış­maları ile sınırlandırılmamalıdır. Bu yaklaşım ciddi sonuçlar doğurabilir.
2-Yaşadığımız bu süreçte sağlık çalışanları örgütleri olarak emeğimizin ko­runması ve krizin faturasının bizlere yansıtılmamasını öncelik olarak görüyo­ruz. Bunun sağlanmasının yolunun toplu sözleşmeli bir emek mücadelesi ile sağlanabileceğini mevcut deneyimlerimizden hepimiz biliyoruz. Bu amaçla 25 Kasım 2009 Çarşamba günü toplu sözleşme temel talebi ile yapılacak olan grev etkinliğini bütünüyle meşru bulduğumuzu ve içerisinde yer alacağımızı duyuruyoruz.




Kamu Hastaneleri Birliği Yasa Tasarısına İlişkin Yapılan Basın Açıklaması

BASIN AÇIKLAMASI

HALKI VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINI HASTANELERİNE VE HAKLARINA SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

Türkiye’de sağlık hizmetleriyle ilgili beklenti, özellikle işsizliğin, yoksulluğun ulaştığı boyut düşünüldüğünde çok açıktır: Hizmet sunumunun düzeltilmesi, herkes için eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir hale getirilmesidir. Bir başka deyişle devletin sosyal sorumluluklarından kaçması değil bütünüyle sağlık, eğitim, sosyal güvenlik başta olmak üzere sosyal bir devlet haline gelmesidir.

Ne yazık ki tam tersine, bugün Türkiye’de sağlık alanının piyasalaştırılması süreci uluslararası ölçekte bir program olarak yürütülüyor. GSS, aile hekimliği pilot uygulaması gibi programın ana bileşenlerinden olan dönüşümlerden sonra sıra Kamu Hastane Birlikleri’ne (KHB) gelmiş bulunuyor.

Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısının halk ve sağlık çalışanları için anlamı nedir?

Hükümet tasarının amacını nasıl sunarsa sunsun Türkiye’nin son 20 yıllık özelleştirme deneyimini bilenler için artık gerçek çok açık ortadadır. Halkın malı olan hastaneler bir kar alanı olarak görüldüğünden özelleştirilecektir. Tasarının 6. maddesinde yazıldığı gibi Birliğin her türlü araç, gereç, malzeme, taşınırları ile tapuda birlik adına kayıtlı..taşınmazları kiralanabilecek, gerektiğinde satılabilecek, devir ve takas işlemleri yapılabilecek, çalışanlar sözleşmeli statüde istihdama yöneltilecek, kısacası halkı üzerinde yük olarak gören bir anlayış tarafından sağlıkta kar elde etmek için ne varsa yapılacaktır.
Özelleştirmenin halk ve çalışanlar açısından ne anlama geldiğini yaşayarak karşı duran en yakın örnek TEKEL işçileri olmuştur. Bir gerçeğin altını çizmekte sonsuz yarar vardır: Hastanelerin özelleştirilmesi TEKEL’e, şeker fabrikalarına, bankalara, otoyollara, eğitime, PTT’ye, havayollarına…benzemez. Kuşkusuz onların da özelleştirilmesi çok olumsuzdur. Ancak insanların acıları, hastalıkları nedeniyle gitmek zorunda oldukları hastanelerin özelleştirilmesi telafisi imkansız sonuçlar doğurur. Amerika örneği parasız, kar getirmeyen yoksul hastaların taksilerle başka hastanelerin önüne bırakıldığı insanlık dışı uygulamalara tanıktır. Parası olmadığı için hastaneye gel(e)meyenler ise trajedinin diğer yüzüdür.

Tasarıyla, bugüne kadar ki özelleştirme tecrübeleri ışığında, çalışanlar için mevcut statünün kaybı ve hakların yok edilerek herkesin “4-C’li” olacağı gizlenememektedir. En fazla taşeron işçinin çalıştığı sağlık alanının bütün çalışanlarının güvencesizleştirilmesi hedeflenmektedir. İstihdam modeli olarak sözleşmeli çalışmaya geçilmesi, yerelleşme ve özerkleştirme ile hastanenin her anlamda bir rant alanı haline getirilmesidir. Bu tasarı ile sağlık çalışanlarına daha uzun süre çalışma dayatılacak, ama aynı zamanda vatandaş da daha fazla katkı-katılım payı, fark ücreti ödeyecektir. İşin özü parasız hizmete ulaşmak bütünüyle olanaksızlaşacak, devlet hastanesi olarak bilinen hastanelerin artık tamamen özel hastanelerden bir farkı kalmayacaktır.

Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısı ile amaçlanan nedir?
Sağlık alanını bir kar alanı olarak gören piyasacı anlayış ilaç ve teknoloji üzerinden önemli bir kazanç elde etmektedir. Dünya ölçeğinde Türkiye son beş yıl içerisinde ilaç pazarı olarak en çok büyüyen ilk beş ülke arasına girmiş ve büyüklük olarak dünyadaki 13. pazar olmuştur. Teknoloji de ise dev tekeller “en yeni teknolojilerin ilk lansmanını Türkiye’ye yaptıklarını” söylemektedirler. Ancak yetmemektedir. Artık büyük sermaye doğrudan hizmet sunumuna da girmek istemektedir ve yıllardır yapılan hazırlıkların bir aşaması olarak “tam gün” yasasından sonra KHB yasa tasarısı da TBMM Genel Kurul gündemine gelmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye’de 60 üniversite, 400 kadar da özel ve Sağlık Bakanlığı’na da bağlı yaklaşık 800 hastane bulunuyor. Hastaneler tedavi edici hizmetlerin -birinci basamak dışında- yürütüldüğü yerler olup üretilen tedavi edici sağlık hizmetinin en büyük kısmı Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerdedir. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin de piyasada rekabet koşullarında hizmet sunabilmesi için “dönüştürülmesi” gerekmektedir. Bu dönüşüm “yerelleşme, özerkleşme” olarak sunulmaktadır. Bunun bir yalan olduğu bilinmektedir. Ayrıca yerelleşmenin de KHB’nin mevcut yapısıyla hastaneleri yandaşlar için arpalık haline getireceği bellidir. KHB ile devletin üzerinden bir “yük” daha atılmakta, yandaşlar içinse karlarını daha da yükseltme olanakları yaratılmaktadır.

Biz sağlık çalışanlarının temsilcisi örgütler olarak KHB yasa tasarısının doğuracağı olumsuzlukların çok ciddi olacağını düşünüyoruz. Bu dönüşümün sağlık emekçileri kadar hatta daha fazla olarak halkı ilgilendirdiğini ve hizmet almasını olumsuz etkileyeceğini biliyoruz. Bu nedenle bütün topluma “olağanüstü hal” çağrısında bulunuyoruz.
İlk olarak çağrımız sağlık alanındaki bütün örgütlü yapılara: Uzun bir süredir sağlık alanındaki meslek örgütü, sendika ve dernekler olarak bir arada yürüttüğümüz değerlendirme, paylaşma, ortak etkinlik yapma vb. çalışmalarımızın bugüne kadar gelmemiş/gelememiş sağlık alanındaki bütün örgütlere açık olduğunu bu vesileyle bir kez daha hatırlatıyor ve davet ediyoruz.
Biliyoruz ki Türkiye’de haklarımıza yapılan saldırılar bütün toplumu ilgilendirmektedir. Sağlık alanında yaşananlar ve yapılmak istenenler ise tartışmasız olarak böyledir. O nedenle siyasi partilerden, sendika konfederasyonlarına, tek tek sendikalara, hak mücadelesi yürüten bütün örgütlü yapılara kadar KHB yasa tasarısı nedeniyle sağlık alanında yaşananlara dikkat çekmek, birlikte karşı durmak ve halkın yararına düzeltmek için çaba harcamaya çağırıyoruz.

Önümüzdeki günlerde bu çağrı çerçevesinde kamuoyunun bilgilenmesi ve tutum alması için çabalarımızı ortaklaştırarak çalışacağımızı duyuruyoruz..

-Siyasi parti, konfederasyon, emek-meslek örgütleri, hasta hakları dernekleri vb. yapılar ziyaret edilecek.

-Nisan ayı içerisinde belirlenen bölgeler de bilgi veren toplantılar düzenlenecek, toplantı duyuruları kamuoyu ile paylaşılacak.

-5-9 Nisan 2010 tarihlerinde KHB yasa tasarısı ile ilgili hastanelerde ve merkezi yerlerde “referandum” sandıkları kurulacak..

-Sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacak.

-Katılımcı örgütlerle tasarının geri çekilmesi için grev tarihi değerlendirilecek ancak yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu’na belirlenen tarihten önce geldiği takdirde grev dahil her türlü meşru etkinlik yapılacaktır.

-26 Mayıs 2010 tarihinde KESK, DİSK, TÜRK-İŞ ve Kamu SEN’in aldığı bir günlük grev kararını sağlık alanının talepleri ile ilişkilendirmek için çalışma yürütülecektir.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ
TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI
DEVRİMCİ SAĞLIK İŞ SENDİKASI
TÜRK MEDİKAL RADYOTEKNOLOJİ DERNEĞİ
TÜM RADYOLOJİ TEKNİSYENLERİ VE TEKNİKERLERİ DERNEĞİ
TÜRK HEMŞİRELER DERNEĞİ
ÇEVRE VE SAĞLIK DERNEĞİ
SÖZ-SEN

 




Aydın Eğitim Seminerimiz Basında Yer Aldı

Aydın il genelindeki hastanelerin radyoloji bölümü çalışanlarına yönelik “Radyoteknolojide Güncel Yenilikler Sempozyumu” düzenlendi.

Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği Aydın İl Temsilcisi Orhan Sarıkaya ev sahipliğinde Aydın Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyuma Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği Başkanı Nezaket Özgür ve kent genelindeki hastanelerin radyoloji bölümü çalışanları katıldı.

“HAYATTA EN ÖNEMLİ KAYNAK İNSAN”

Açılışta konuşan Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği Başkanı Nezaket Özgür, derneğin amacı ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler sundu. Özgür, “Hayatta en önemli kaynak insan, en değerli yatırım ise sağlık ve eğitimdir. En değerli kaynağa yani insana, en değerli yatırımını koruma bizlerin görevidir. Dernek olarak eğitimi her alanda desteklemek ve sunmak görevimizdir. Ve bu amaçla; yeni bilimsel metotları sunmak, yeni teknolojileri tanıtmak ve mesleki birlik ve beraberliği pekiştirmek amacıyla düzenlenen eğitim faaliyetine sağladığınız destek için teşekkürler. Derneğimiz ve eğitimlerimiz sizlerin destekleri ile amacına ulaşacaktır” dedi. (EMRAH DİNÇER/HEDEF AJANS)